Yeni Asır yazarı Osman Zengin, “Risâle-i Nur yok?” başlıklı yazısında kendilerine yer açılmadığını ve Said Nursiye de sıcak bakılmadığını belirterek, “kaç senedir, Diyânet marifetiyle tâb edilen risâlelerin sayısı, birkaç tanede kaldı. Bakalım, hepsini tâb edebilecekler mi? Etseler de, “Şualar’a sıra gelince ne olacak? 5. Şua, içinden çıkarılıp mı basılacak, yoksa öylece mertçe, korkmadan mı tâb edilecek?” dedi.
Zengin’in yazısı şöyle:
“Nasıl yok canım? Reis-i cumhurumuzun tensibiyle, Diyanet riyâsetine tâb ettirilip, bütün camiilere dağıtılıp, kütübhanelerine koyuldu ya…”
Evet, öyle zannediyorsunuz ama maalesef yok! İsterseniz, tahkik edip, bir bakın. Kaç camiide var? Belki, Risâle-i nurları tanıyan veya dost olanların câmiilerinde, tek-tük vardır. Ama camiilerin ekseriyetinde yok! Hem, sizler gibi, saf ve mübarekleri, öyle söyleyerek inandırdılar.
Maalesef kardeşler, bu arkadaşlar, zaten, ne üstada, ne de Risâle-i Nurlara, dost değildir. Siyâsî ikbal için, oy toplamak için bir falso yaptılar ama vaziyet de, dediğimiz gibi.
Biz, onları, ilk def’a “dinî siyâsete âlet eden partilerinin” piyasaya çıktığı 1970’den beri, senelerdir tanırız. Onlarla, o senelerde, az cedelleşmedik. Bizler, Üstaddan aldığımız ölçü ve me’hazlara göre, siyâset yoluyla dine hizmet edilmeyeceğini, edilemeyeceğini söylerken, onlar bize, aksiyle mukabele ediyor ve bu fikirlerin menbaı olan nurlara da, üstada da, sıcak bakmıyorlardı. Seçim meydanlarında “Bitlisli Said!” diyerek, sanki bir futbolcudan bahseder gibi, îma ile üstadın isminden bahsetmekle, bize yakınlaştıkları zannı yanlışlığı ile hata üstüne hata yapıldı.
Biz, Risâle-i Nurların, her yerde, bihakkın neşir ve ilânından, elbette memnun oluruz. Dinsizliğin girdabında boğulan insanlara, çok sağlam bir can simidi veya denizde fırtınaya tutularak yolunu kaybetmiş gemiye, en doğru deniz feneri mesabesinde olan Risâle-i Nurlar vasıtasıyla, insanların imanlarını kurtarması, bizleri, haddinden fazla sevindirir. Ama bu işler, lâfta kalmamalı, hakikatten yerine getirilmeli.
Zaten de, kaç senedir, Diyânet marifetiyle tâb edilen risâlelerin sayısı, birkaç tanede kaldı. Bakalım, hepsini tâb edebilecekler mi? Etseler de, “Şualar”a sıra gelince ne olacak? 5. Şua, içinden çıkarılıp mı basılacak, yoksa öylece mertçe, korkmadan mı tâb edilecek? bekleyip göreceğiz inşâallah!